Dış ortamdan izole edilmiş bir odada hareketsiz otururken çevrenizi saran havayı görebiliyor muyuz? Şahsen ben göremiyorum. Peki el ile tutabiliyor muyuz? Şahsen ben tutamıyorum. Ağzınızı açtığınızda dilinize herhangi bir hava tadı geliyor mu? Benim şahsen gelmiyor? İçinize yavaş yavaş derince bir nefes çektiğinizde havaya özgür herhangi bir koku hissedebiliyor musunuz? Ben şahsen havanın kokusunu bu zaman kadar alamadım. Havanın sesini duyabiliyor musunuz? Ben şahsen havanın sesini duyamıyorum.
O halde şu kanıya varma doğru olur mu? Hava diye bir şey , varlık yoktur.
O zaman hava denen gaz karışımının varlığından nasıl haberiniz oluyor ? Hareketsiz bir şekilde oturduğunuzda duyu organlarınızın hiç biri yukarıda saydığımız örneklerdeki gibi havanın varlığına dair herhangi bir emare göstermiyor.
Peki o zaman havanın varlığının olduğuna nasıl inanıyor daha doğrusu havanın varlığını fark ediyorsunuz?
Etkilerinden. Yukarıda saydığım etkileri duyu organlarınız hareketsiz durumda olduğunuzda fark edemiyorken, baktığınız yeri değiştirip başka yere baktığınızda, herhangi bir harekete başladığınızda bedeniniz üzerindeki etkiyi , duyu organlarınız algılayıp, beynin duyu organlarına ait algılama merkezlerinde değerlendirildiğinde, oluşan bu değişimlerden hareketle, hava denen maddenin varlığını fark-idrak edebiliyorsunuz. Yani duyu organları aslen üzerindeki etkilerin değişiminin beyne sinyal gönderir. Beyin bu değişimlerin çözdüğünde çevrenizdeki değişimleri fark etmiş olursunuz.
Bir vantilatörün karşısına geçtiğinizde derinizdeki duyu hücreleri, çok uzakta bir binaya baktığınızda binadaki puslu durumu gözlerinizdeki duyu hücreleri, havayı içinize çektiğinizde burnunuzdaki duyu hücreleri, ağzınız açıkken havayı içine çektiğinizde dilinizdeki duyu hücreler, rüzgarlı bir havadaki rüzgar sesi kulağınızdaki duyu hücrelerini uyarıp beynin duyu merkezlerine sinyal gönderir.
Siz de hava denen maddenin varlığının farkına varırsınız.
Benzer şekilde suda yüzen balıklar denizin farkında mıdırlar?
Benzer şekilde kendi gözünüzü göremediğiniz halde başkasının gözlerine gördüğünüzde, ve ya aynaya baktığınızda gözlerinizin farkına varırsınız.
Ya da ağlayarak yanınıza gelen bir çocuk için çocuğu üzen bir şeyin olduğu farkına varır ama ne olduğunu tam olarak çocuğunuz anlattığında idrak edebilirsiniz. Olayı görmeniz gerekmez.
Hakim önünde mahkum sandalyesinde oturan kişinin işlediği suçu görmemiştir. Elindeki toplanan delillerin kağıda yazıldığına göre hareket eder karar verir. Olayı bizzat gidip görmemiştir.
Yaratıcıyı, ahiret hayatını cenneti cehennemi kendi gözünüzle göremezsiniz. Görmeniz şu anki beyin ve vücut kapasitenize göre imkansızdır.
Elinizdeki verilerle Yaratıcı denen bir varlığın ( Allah ) olduğuna ulaşırsınız. Bu sonuca ulaştıktan sonra suç var sa cezanın olduğuna yani mahiyeti kesin olarak bilinemeyen cehennem denen bir cezaevinin varlığı sonucuna, ve ya yapılan iyiliklerin karşılığının göreceği bir yere, yani mahiyeti kesin olarak bilinemeyen cennet denen bir mekanın var olduğu sonucuna ulaşırsınız.
Bir kimsenin elinde bir ateşle gelip " kardeşim bak bu ateşi cehennemden getirdim" ve ya " kardeşim bak şu meyveyi cennetten getirdim " demesine, ve ya üzerinde " Yaratıcıya aittir" yazan bir kart visit getirdim demesine gerek olmasa gerek.
Hoş. Şayet getirilse böyle bir şey, muhtemelen şunu sorarsınız.
Bu getirdiğin ateşin cehennemden , bu meyvenin cennetten , bu kartvizitin Yaratıcıdan geldiğine dair bir delilin var mı?
Ne olsun yani? Elinde size cehennem ya da cennetten ve Yaratıcıdan kesilmiş bir fatura mı olması lazım? ve
O da hoş.
O zaman soracağınız soruları duyar gibiyim? Bu faturanın naylon fatura olmadığını ispatla.
O zaman diyecek bir şey yok..
O halde şu kanıya varma doğru olur mu? Hava diye bir şey , varlık yoktur.
O zaman hava denen gaz karışımının varlığından nasıl haberiniz oluyor ? Hareketsiz bir şekilde oturduğunuzda duyu organlarınızın hiç biri yukarıda saydığımız örneklerdeki gibi havanın varlığına dair herhangi bir emare göstermiyor.
Peki o zaman havanın varlığının olduğuna nasıl inanıyor daha doğrusu havanın varlığını fark ediyorsunuz?
Etkilerinden. Yukarıda saydığım etkileri duyu organlarınız hareketsiz durumda olduğunuzda fark edemiyorken, baktığınız yeri değiştirip başka yere baktığınızda, herhangi bir harekete başladığınızda bedeniniz üzerindeki etkiyi , duyu organlarınız algılayıp, beynin duyu organlarına ait algılama merkezlerinde değerlendirildiğinde, oluşan bu değişimlerden hareketle, hava denen maddenin varlığını fark-idrak edebiliyorsunuz. Yani duyu organları aslen üzerindeki etkilerin değişiminin beyne sinyal gönderir. Beyin bu değişimlerin çözdüğünde çevrenizdeki değişimleri fark etmiş olursunuz.
Bir vantilatörün karşısına geçtiğinizde derinizdeki duyu hücreleri, çok uzakta bir binaya baktığınızda binadaki puslu durumu gözlerinizdeki duyu hücreleri, havayı içinize çektiğinizde burnunuzdaki duyu hücreleri, ağzınız açıkken havayı içine çektiğinizde dilinizdeki duyu hücreler, rüzgarlı bir havadaki rüzgar sesi kulağınızdaki duyu hücrelerini uyarıp beynin duyu merkezlerine sinyal gönderir.
Siz de hava denen maddenin varlığının farkına varırsınız.
Benzer şekilde suda yüzen balıklar denizin farkında mıdırlar?
Benzer şekilde kendi gözünüzü göremediğiniz halde başkasının gözlerine gördüğünüzde, ve ya aynaya baktığınızda gözlerinizin farkına varırsınız.
Ya da ağlayarak yanınıza gelen bir çocuk için çocuğu üzen bir şeyin olduğu farkına varır ama ne olduğunu tam olarak çocuğunuz anlattığında idrak edebilirsiniz. Olayı görmeniz gerekmez.
Hakim önünde mahkum sandalyesinde oturan kişinin işlediği suçu görmemiştir. Elindeki toplanan delillerin kağıda yazıldığına göre hareket eder karar verir. Olayı bizzat gidip görmemiştir.
Yaratıcıyı, ahiret hayatını cenneti cehennemi kendi gözünüzle göremezsiniz. Görmeniz şu anki beyin ve vücut kapasitenize göre imkansızdır.
Elinizdeki verilerle Yaratıcı denen bir varlığın ( Allah ) olduğuna ulaşırsınız. Bu sonuca ulaştıktan sonra suç var sa cezanın olduğuna yani mahiyeti kesin olarak bilinemeyen cehennem denen bir cezaevinin varlığı sonucuna, ve ya yapılan iyiliklerin karşılığının göreceği bir yere, yani mahiyeti kesin olarak bilinemeyen cennet denen bir mekanın var olduğu sonucuna ulaşırsınız.
Bir kimsenin elinde bir ateşle gelip " kardeşim bak bu ateşi cehennemden getirdim" ve ya " kardeşim bak şu meyveyi cennetten getirdim " demesine, ve ya üzerinde " Yaratıcıya aittir" yazan bir kart visit getirdim demesine gerek olmasa gerek.
Hoş. Şayet getirilse böyle bir şey, muhtemelen şunu sorarsınız.
Bu getirdiğin ateşin cehennemden , bu meyvenin cennetten , bu kartvizitin Yaratıcıdan geldiğine dair bir delilin var mı?
Ne olsun yani? Elinde size cehennem ya da cennetten ve Yaratıcıdan kesilmiş bir fatura mı olması lazım? ve
O da hoş.
O zaman soracağınız soruları duyar gibiyim? Bu faturanın naylon fatura olmadığını ispatla.
O zaman diyecek bir şey yok..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder