19 Ekim 2018 Cuma

AHENK Mİ KAOS MU?

İnananlar kainatın muhteşem bir şekilde ve kusursuz olduğu ve ya yaratıldığı iddiasında, inkar edenler, kendilerince haklı sebepler öne sürenler, kainatın tam bir kaos içinde olduğunu iddia etmişler ve edeceklerdir.İnkar edenlere göre madem her şey muhteşem neden çocuklara tecavüz ediliyor, neden savaşlar patlamalar oluyor, neden tanrı dediğiniz ( ve ya Allah ) kötülüklere ve ya kaosa müsade ediyor, müdahale etmiyor? Haklı olduklarını iddia ettikleri düşünce sistemi bu.

Her iki görüş için de bir çeşit savunma mekanizmasıdır bu. Kendi haklılıklarını ortaya çıkarabilmek için.

Kainat ne tam anlamıyla muhteşem ve kusursuzdur, ne de tam anlamıyla bir kaostan ibarettir. Kainat ahenklidir. 

Ahenk: Uyum: Bir bütünün parçaları arasında bulunan ya da bulunması gereken uygunluk. TDK

Zevkle dinlediğiniz üç dakikalık bir müzik parçasının içinden sadece Re notasını çalan bir keman sesini dinleseniz, o üç dakika içinde arada bir Re notasını çalan bir keman sesini duyacaksınız. Muhtemelen de bu ne biçim müzik diyeceksiniz. Benzer şekilde bu müzikte diğer nota ve enstrumanları bir şekilde ayırıp, içinde belli zaman aralıklarında vuran ve dinledikçe sanki kafanızın içinde patlayan davul sesini dinleyin.Yine diyeceğiniz ses "Bu ne biçim ses? Başım şişti."Her biri ayrı ayrı dinlendiğinde bir süre sonra baş ağrısı yapacak sesleri birleştirip aynı anda dinleyin. Zevkle dinlediğiniz bir müzik eseri olduğunu göreceksinizdir.

Tuz. Tek başına belki sadece bir çay kaşığı saf olarak zorla ağzınıza alıp yutabileceğiniz sofra tuzu, yemeğin içinde ağzınıza hoş bir tat bırakmaz mı? Ya yanlışlıkla tuzluğun kapağı açılıp yemeğe tamamı dökülürse? Ağzınızda hoş tat bırakan tuz tanecikleri iğreti bir duruma dönüşmez mi?

İğnenin ilk görevi bir şey dikmektir, ona göre tasarlanmıştır, çeşit çeşit. Toplu iğnesinden tutun, dikiş makine iğnesine ve ya dikiş iğnesine ya da bir çuvaldıza.
İğneyle duvara delik açamazsınız, matkapla da dikiş dikemezsiniz. Belki ihtiyaç halinde sadece ihtiyacınızı görecek kadar temel özelliğinden faydalanabilirsiniz. Lakin devamlı değil.

Kaşıkla sıvı şeyler içebilir, kürekle toprağı kazabilirsiniz. Lakin ihtiyaç halinde , kendilerinde bulunan temel özellikleri isteğinize göre kullanabilirsiniz. Maddeleri bir arada tutma özelliği ve ya küreğin kazma özelliği. Kaşıkla da çukur kazabilir toprak atabilirsiniz. Kürekle de birşeyler içebilirsiniz. Yalnız asıl kullanım amaçları dışında ihtiyaç hali dışında devamlı kullandığınızda bir kaos ortamı ile karşı karşıya kalırsınız.


Bıçak gibi keskin cisimlerin görevi kesmektir. Gücünün yettiği kesebildiği şeyleri ayırt etmeksizin kesmektir. Traş bıçağı ile traş olabilir ve ya bıçakla ekmek kesebilirsiniz. Traş bıçağının jileti ile de ekmek kesebilirsiniz lakin jiletin keskinlik süresi bıçağın keskinlik süresi kadar değildir. Belki bir belki iki ekmek kesmede körelir, işlevsiz hale gelir traş bıçağınızın jileti.
Ha keza bıçakla da traş olamazsınız. Belki sakalınızdan birkaç tüy kesebilirsiniz şayet bıçağınız yeterince keskinse.
Aslında sakalınızın yapısı traş bıçağınızdaki jilete göre, ve ya  ekmeğin yapısı bıçağa göredir.  Bu olayın  tam tersi de doğrudur.
Burada görüldüğü gibi herhangi bir kaos yoktur?
Peki ya kaos dedikleri şey neden kaynaklanır?
Amacına uygun olmayan kullanımlardan.
Bir jileti ihtiyaç ve mecburiyet hali dışında ( yokluktan diyelim ) ekmek kesmek için kullandığınızda sorun aslında jilette değil, o traş bıçağındaki jiletin sakal kesmek için olduğunu idrak edemeyişinizden dolayı sizdedir.
Bir bıçağı ihtiyaç ve mecburiyet hali dışında sakal kesmek için kullandığınızda sorun aslında bıçakta değil, bıçağın ekmek kesmek için olduğunu idrak edemeyişinizden kaynaklanır.

Amacı ekmek kesmek, meyve sebze doğramak, ağaç yontmak gibi özellikleri için kullanılması gereken bıçağı , herhangi bir şekilde cinayet işlemek için kullandığınızda , kaosun sebebi bıçak değil, cinayet düşüncesinin uygulamaya geçmesidir.

Amacı patlayarak yaydığı parçalarla bir şeyleri parçalamak, yıkmak olan,  bina yıkımı, insani bir şekilde maden araması ve benzeri şekilde kullanılması gereken bomba dinamit gibi maddeleri, toplu katliam yapmak, masum insanları öldürmek, ölçüsüz bir biçimde çevreye , hayvanlara, tabiata zarar verecek şekilde kullanımından kaynaklanan yıkım ve kaosun sebebi ne patlama olayıdır, ne bombadır ne de dinamit.

Telefonun görevi karşılıklı olarak günün teknolojisine göre kablolu ya da kablosuz, görüntülü ve ya görüntüsüz iletişimi sağlamaktır. Asıl amacı dışında fotoğraf çekimi, alarm, oyun ajanda , internet gibi bir kaç özellik daha eklenmiştir. Şu an için telefonlarda çamaşır bulaşık yıkama, ütü yapıp çamaşır serme özelliği yoktur. Çamaşır bulaşık yıkama, ütü yapma çamaşır serme için kullanırsanız oluşan kaos telefondan değil , telefonun kullanım amacı dışında kullanma düşüncenizden ve uygulamaya geçmenizden kaynaklanır.

Kainat ne muhteşem ve kusursuzdur ne de kainatta tam bir kaos vardır.

Kainat ahenklidir, Dünya da öyle. Dünyadaki ahengi bozan yanlış tercihlerinden dolayı insanoğludur. 

Vesselam


UFO GERÇEĞİ

UFO : Unidentified Flying Object yani tanımlanamayan uçan nesne.
Aslında UFO'nun tanımından da belli olacağı gibi , bazı uçan nesneler görüldüğünde tanımlanamamıştır.
Ne demek yani bu? Uçan bir şey gördüğünüzde, elinizde bilimsel olarak dana önceden tespit edilememiş, açıklaması yapılamamış, benzetecek somut birşey bulunamamış yani herhangi bir tanımlama yapılamayacak olan uçan cisimler demektir.

Örneğin gökyüzünde bir uçan bir nesne gördüğünüzde bu nesne, önceden bildiğiniz, modeli ne olursa olsun uçağa benzeyen bir nesneyse , o gördüğünüz nesnenin adı uçaktır. Bu uçak ister kargo uçağı, ister tek motorlu ister çift motorlu, ister jet motorlu, ister devasa kanatları olsun, ister model uçak gibi küçük kanatları olsun...Çünkü uçağın temel çalışma şekli bir motor yardımıyla havalanması, pistten havalanması ve piste iniş yapması, kanatları ve kuyruğu olması ve benzeri özelliklerdir.

Gördüğünüz bu nesne, önceden bildiğiniz , modeli ne olursa olsun helikoptere benzeyen bir nesneyse, o gördüğünüz nesnenin adı helikopterdir. Bu helikopter ister yangın söndürme helikopteri, ister askeri helikopter, ister yolcu helikopteri, ister çift pervaneli ister tek pervaneli olsun fark etmez. Çünkü helikopterin temel özellikleri dönen bir pervane, bir gövde ve kuyruğunda rotor denen küçük bir pervane bulunan, herhangi bir zemine dikey olarak konabilmesi ve dikey olarak uçabilmesi ve benzeri özelliklerdir.

Gördüğünüz bu nesne, önceden bildiğiniz, şekli ne olursa olsun uçurtmaya benzer bir nesneyse, o gördüğünüz nesnenin adı uçurtmadır. Bu uçurtma ister kuyruklu, ister kuyruksuz, ister Çin uçurtmaları gibi ejderha şeklinde olsun fark etmez. Çünkü uçurtmaların temel özellikleri ve çalışma şekli , yeryüzüne bir ip ile bağlı olması, havalanabilmek için rüzgara ihtiyaç duyması, dengeli bir şekilde kanat yapısı ve yapısına göre kuyruğa ihtiyaç duyması ve benzeri özelliklerdir.

Bir şeyi olayı tanımlayabilmeniz için önceden benzer bir şeyle ve ya o şeyin zıddıyla karşılaştırmanız gerekir. Mesela siyahı tanımlayabilmeniz için beyazın ne olduğunu görmeniz gerekir. Bir şeye televizyon diyebilmek için , önceden televizyona benzer bir şeyi ya bizzat görmeniz, ve ya doğru olduğuna inandığınız kaynaklardan televizyonun resmini görmeniz ve tanımını okumanız gerekir.

Gelelim UFO ya. Aslında korkulacak şeyler değillerdir. Dikkat edilirse hemen hepsi kamera kayıtlarından ibarettir. Bütün gördükleriniz kameraların çektikleri, ve ekrana aktardıklarıdır. Görüntüler ya bulanık, ya çok hızlı hareket eden, ve ya bir görünüp bir anda kaybolan ışık saçan nesnelerdir, bazılarının yemek tabağına benzer görüntüleri vardır. Gördükleriniz , o cisimlerden çıkan ışığın, gözünüze girip beynin görme merkezinde değerlendirildiği kadardır. 

Yani aslında eldeki verilerle bu görüntülere ait gerekli açıklamalar yapılamamakta ve UFO, yani tanımlayamayan uçan nesne denmektedir.

Korkmayın...Yemezler sizi...

TER

Ellerinize bir bakın. Şöyle bir dizlerinizin üstüne koyup, bir kol mesafesinde. Her yerini inceleyin. Evirin çevirin.Tırnaklarınıza, ellerinizin üstündeki tüylerinize bakın.Kimi sarı kimi siyah. Parmak izlerinize. Belki de toplu iğne ucu kadarcık minik ter zerrecikleri göreceksiniz sizin içinizden çıkan, damarlarınızdan sızarak görmedikleri, ne olduğunu bilmedikleri dünyaya ulaşan. Ten rengi bir denize.  Bir mevsim, duruma göre ılık duruma göre soğuk bir suyun parçası  , belki de yazın buz gibi bir karpuz suyundan bir parçacık idiler içinde türlü türlü şifa ve hastalığı aynı anda barındıran, kim bilir ne dertlere, ne üzüntülere,  ne eğlencelere şahit olan.

Bedeninize girmekle başladı yolculuk,

Bütün şahitlikler sessiz sedasız içine atıldı, ter zerresinin...Yolculuk esnasında, hem şifa hem hastalık bedeninize bırakıldı. Başka bedenlerde hayat bulmak üzere, uzunca bir yolculuğa çıkmak için, minik ter zerresi, son kalıntılarını da bırakarak, ten rengi denizden demir aldı.

Sizlere de o ter zerresinin bıraktığı kokulu anıları temizlemek kaldı...

ÖTE TARAF

Hemen herkes bir şekilde öte tarafa dair kanıt istiyor? Bir süre kalbi duran insanlar, beyaz ışık gördüğünü söyleyen, öbür tarafa gidip geldiğini iddia eden insanlar, o insanlara soru sormalar??   " Ne gördün? Neler vardı? Karanlık mıydı? " "Tanıdığın kimseler var mıydı?" "Peki ya Cennet Cehnnem Allah falan" "Gördün mü ha gördün mü?
Kuşku duyan insanlar bu diğer tarafa gidip geldiğini iddia eden insanların anlattıklarını doğru kabul ederek karar verirler. Halbuki bu iddiada bulunan insanların ellerinde elle tutulur gözle görülür maddesel herhangi bir belirti yoktur. Ne cehennem ateşinden bir ateş, Ne cehennem dumanından bir duman, ne de cennet meyvelerinden içeceklerinden küçük bir numune?
Ellerinde hiç bir maddi delil ile geri dönmemişlerdir?
Yani şunu mu beklemeli? Öte tarafa gidip gelen insanların ellerinde birer ateş parçası, ve ya cennet meyvelerine benzer bir meyve parçası, bir anda ellerinde pat diye oluşuvermiş?
O zaman demez misiniz bu insan bir cin ve ya yaratık? Ufo görmüş köylüye dönmez misiniz?
O zaman inanacak mısınız öte tarafa?
Ellerinde pat diye oluşmuş bir cehennem ateşi üzerinde "cehennem malıdır" yazan , ve ya ellerinde pat diye oluşmuş bir cennet meyvesi, üzerinde "cennet meyvesi" yazan bir etiket?

Gördükleriniz yetmiyor mu tatmin olmaya, öte tarafa dair?
Annenizin karnında vücuda gelebilmeniz için annenize bağlı göbek bağından aldığınız, menşei sizin anne karnında idrak edemediğiniz, doğumunuzdan sonra gözle görüp elle tutabileceğiniz bir yaşam alanı olan bir dünya dan gelen karbonhidrat, protein, yağ, vitamin, mineral su, oksijen kaynağı olan yiyecekler, meyveler sebzeler, içecekler, sizi tatmin etmiyor mu?
Yani anne karnından "çıkıp  şu dünyaya bakıp hemen döneyim bakalım bunların kaynakları gerçekten var mıymış" mı diyorsunuz? Peki velev ki çıktınız geri dönebiliyor musunuz?

Maalesef öte tarafa gidip gelmek diye bir şey yoktur. Gittiğinizde dönemezsiniz. Gidip döndüm diyenler gidip te dönmemiştir. Gitmemiştir.
Ona göre size yapılan uyarıları dikkate alın?

ÖLÜM

Ölüm:Bir insan, bir hayvan veya bitkide hayatın tam ve kesin olarak sona ermesi, ahiret yolculuğu, ebedî uyku, emrihak, irtihal, memat, mevt, vefat  TDK

Hayat: Canlı, sağ olma durumu TDK

Türk Dil Kurumunun açıklamalarına bakarsanız öyle.

Peki ölmek için bir insan, hayvan ve ya bitki mi olmak lazım? Ölüm sadece maddesel bir fiziksel ve ya kimyasal değişim  midir? Ya hayat?

O da mı fiziksel ve ya kimyasal bir değişimdir?

Yoktunuz. Bedeninizi oluşturan şu ana kadar keşfedilmiş ve ya keşfedilmemiş atomlar, elementler ve atom altı parçalar bu dünyanın zaten bir parçası değil miydi? Yani aslında bedeniniz bu dünya da zaten vardı. Zaten siz vardınız. Parçalarınız insan şeklini oluşturacak şekilde değildi. Dağınıktı. Muhtemelen kanınızda dolaşan su molekülü bir zamanlar belki de dünyanın öbür ucunda lağım çukurundaydı, belki de bir insanın dışkısında, ya da gökyüzünde bir bulutta ve ya gaz halinde hidrojen ve oksijen molekülü şeklinde...
İnsan olma değerini size kazandıran nedir?
Nedir aranızdaki gözle görülmeyen sevgi , aşk, öfke, nefret duygularını oluşturan şey?
Madde değil miydi bedeniniz?
Anneniz vefat ettiğinde neden defnedersiniz? Bedenen çürüsün diye mi? Pek ya nasıl kıyıyorsunuz en sevdiğiniz annenizin bedenine, gömüyorsunuz bir çukura ve ya nasıl yakıyorsunuz krematoryum da? 
Neden göremediğiniz halde içinizde hala anne sevginiz yaşıyor?
Sadece beyin denen madde, et parçasının , kendini oluşturan element ve atomların bir çeşit fiziksel ve kimyasal aktiviteleri sonucu mu oluşuyor? 
Peki ya kainatta önceden esamesi bile bulunmayan, bulunan maddesel esameler kainatın farklı yerlerinde farklı şekillerde parçacıklar halinde bulunan siz, çeşitli fiziksel ve kimyasal değişimler sonucu bu beden elbisesini giydiyseniz, tekrar giyemez misiniz başka bir oluşumla, yalnız dünyada biriktirdiğiniz şuurunuzla....
Giymeniz için bir sebebiniz var mı?
Katrilyonda bir ihtimal dahi olsa yok mu?
Şu anda varsanız katrilyonda bir ihtimal ile bile olsa, bu ihtimal yeniden gerçekleşemez mi?
Bence gerçekleşir..
Bi düşünün...

DİLENCİLER

DİLENCİLER

Dilencilik sadece el açıp "Allah rızası için bir sadaka", "Allah ne muradınız varsa versin","Allah tuttuğunuzu altın etsin" gibi cümleler kurarak karşındaki kişiden para istemek midir?

"Abi bi sigaran var mı be" demek midir?

"Abi bi el at ta şu arabayı itelim" demek midir?

"A be at bi onluk ta bakayım bakla falına" demek midir?

"Cuma çıkışında cami cemaatinden "Boş geçmeyelim muhterem cemaat" demek midir?

Kucağında emzikli bir bebeği kundaklayıp yol kenarına , önüne bir karton koyarak, sessiz sedasasız , yoldan geçen birilerinin bozuk para bırakmasını beklemek midir?

Bir kaldırım kenarına oturup ve ya esnaf esnaf gezip , eline bir mühürlü imzalı saplık raporu alıp, "çocuğum hasta evde yatalak eşim var" gibi cümleler kurup insanlardan para istemek midir?

Elinde bir kaç dergi-gazete "Beyefendi bir bakar mısınız? bilmem ne bilmem ne derneği için dergi-gazete satıyoruz. Destek olmak ister misiniz?"

Evde yumurta bittiğinde komşudan iki yumurta isteyip sonra o iki yumurtayı geri iade etmemek midir?

Kırmızı ışıkta duran araçların camlarını , elindeki pet şişe ve bir ıslak bezle silmek midir?

Elinde bir gitar , bir kaç arkadaş, yaya trafiğinin biraz bol olduğu yerlerde önüne bir kutu, şapka, ve ya gitar kabı koyup, icra ettiğin müzik karşılığında dinleyenlerden para beklemek midir?

Birine borcun olup , borcunun ödeme günü geldiğinde , imkanın da var ve unutmamışken, borcunu ödememek midir?

Faturayı son ödeme gününde maddi imkanın olduğu halde yatırmamak mıdır?

Kaçak elektrik kullanıp kayıp kaçak bedeli olarak başka insanlara kullandığın elektrik parasını ödetmek midir ?

Yol kenarında bir yere gitmek amacıyla, maddi imkanın var ve giddeceğin yere götürebilen ücretle çalışan taksi, minibüs, otobüs gibi araçlar varken otostop çekmek midir?

Çöpünüzü atmak için poşete koyup, evinizin içine koymadığınız çöpünüzü, kapınızın önüne koyup, başkalarının kullanması gereken apartmandaki temiz havayı, çöpünüzden çıkan pis kokulu havayla değiştirip diğer insanların temiz havasını geçici bir süre emanet almak mıdır??

Akşam vakti evde arabada müziğin sesini açıp evde oturan ve ya yolda yürüyen birinin, sessiz sakin gürültüsüz havasını, kendi gürültünüzle değiştirip, insanların sessiz bir ortam hakkını mı izinsiz ödünç alıyorsunuz?

Çalışmadığın bir dersin sınavı esnasında, çalışan arkadaşlarından kopya istemek midir?

Hocalarından dersi geçebilmek için not istemek midir?

Karşılıksız bir şey istemek midir?

Karşılık bekleyerek birşey istemek midir?

Karşılıklı ve ya karşılıksız yukarıda sayılan davranışlar dilencilik midir?

Yukarıda sayılanların herhangi bir maddi karşılık ile yapılması dilencilik mi , iş mi ve ya meslek midir?

Hangileri etik, hangileri değildir?

Hangileri insani, hangileri insani değildir?

Hangileri sömürü, hangileri değildir?

Hangileri vicdani, hangileri değildir?

Hangilerinin hesabını verebilir, hangilerinin veremezsiniz?

Yok sa hiç hesap vermeyeceğinizi mi düşünüyor sunuz?


YANILIYORSUNUZ...


ZAMAN KAVRAMI VE ALLAH

Zaman: Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit TDK

Aslında zaman denen kavram gerçekten var mı? Yoksa tamamen bir kabulden mi ibaret? Dünyanın oluşumundan bu yana 6 milyar yıl, kainatın oluşumundan bu yana 14 milyar yıl mı geçmiştir? Yaşınız gerçekten 30 mu? Bir yakınınız 4 sene önce mi vefat etti?

Kullanılan saat, kronometre, güneş saati, kum saati ve benzeri aletler gerçekten zamanı ölçüyor mu? Saat durduğunda, kronometre durduğunda, güneş saatine zaman ölçmesini sağlayan güneş olmadığında, kum saatindeki delikten akan kum bittiğinde zaman da duruyor mu? Gerçekten ölçülen şey zaman mı? 

Duvardaki saate aynı anda bakan, biri şiddetli diş ağrısı çeken, diğeri sağlıklı olan iki kişiden, saatin ölçtüğü bir dakikalık değişim neden şiddetli ağrısı çeken kişi için geçmeyen yıllar gibi gelir?Aynı anda bir eğlence merkezine giren eğlenceyi seven biri için zaman çarçabuk geçerken, eğlence merkezlerinden hoşlanmayan biri için zaman geçmek bilmez. Hal bu ki eğlence yerine giriş çıkışları için saatin gösterdiği değeri her iki kişi de aynı görmüştür.
Neden düğünde evlenen çiftler için zaman akmak bilmezken, piste çıkıp döktüren kişiler için zaman çabucak geçmiştir?
Ya da bir karınca için 10 metrelik yol geçmek bilmezken, bir insana göre birkaç saniyede gidilebilecek bir mesafedir. Ameliyat masasında ameliyat eden doktor için zaman geçmek bilmezken, hasta için zaman neden durur, neden öyle hisseder? Uyuyan biri çocuğun başında hiç bir şey yapmadan bekleyen insan için zaman geçmek bilmezken, uyuyan çocuk için uyandığında san ki bir kaç dakikalık zaman geçmiş gibidir.
Ölçülen şey aynı ise neden insanların yaşadıkları duruma ortama mekana göre zaman algıları farklıdır?
Yoksa zaman denen kavram , bir olayı referans alarak, başka bir duruma devindiğinde , bu olayı açıklayabilmek için bir dösterge yapmaktan mı ibarettir? Duran birşey için zaman geçer mi?Bütün kir ve pisliklerden arındırılmış, dış ortamda bağlantısı kesilmiş bir odada, duvara asılmış bir tablo için, oda dışında geçen yüz sene, kendisi için de geçmiş midir? Tabloyu asan kişi muhtemelem ölmüşken, tablo için zaman geçtiyse nasıl olur da bozunmadan o şekilde kalmıştır? Müzedeki ortamlar gibi. Yok sa zaman hareketli varlıklar için midir? Peki Tabloyu asan kişi hareket etmeden dursaydı? Ölür müydü ve ya yaşlanır mıydı?

Örneğin Hz. İsanın doğumunu sıfır kabul edip , Dünya'nın Güneş etrafındaki hareketinin bir turunu bir yıl olarak kabul etmek mi zamandır? Ya da Hz.Muhammedin hicretini sıfır kabul edip, ayın dünya üzerindeki dolanımını bir yıl olarak kabul etmek mi bir yıldır? Hangisi doğrudur?
Evrenin yaratılışından bu yana hesaplamalara göre 14 milyar yıl geçmiştir. Peki neye göre? Dünyanın Güneş etrafında bir turunu bir yıl kabul etmeye göre. Peki Ay'ın Dünya etrafında dönüşünü bir yıl kabul edersek? O zaman evrenin yaşı 14,45 milyar yıl olmaz mı?
Samanyolu Gök Adası kendi etrafında bir turunu, Dünyanın güneş çevresinde bir turunu bir yıl kabul ettiğimizde 
225 000 000 ( ikiyüz yirmi beş milyon ) yıl dır.
Peki ya bir yılı Samanyolu Gök Adasının kendi etrafında dönüş süresi olarak alsak?
O zaman Evrenin yaşı 6,22 yıl olmaz mı?
Peki Evren , Dünyanın güneş etrafında dönüşünü bir sene kabul eden anlayışa ve kabul edilmiş kurala göre , 14 milyar yaşında iken, biz bu kabulü bir kenara bıraksak, evrenin oluştuğu kabul edilen 14 milyar yılı bir devinim kabul etsek...
Ne dersiniz?? Evren şu an 1 yaşında olmaz mı??
Yani aslında şunu görmez miyiz?
Kabul edilen oran ne kadar büyükse zaman sıfıra yaklaşıyor.
Buradan şu sonuca ulaşamaz mıyız?
Kudreti sonsuz Allah ve Kuranı kerimde anlatılan sonsuz cennet ve sonsuz cehennem hayatı nasıl olur sorularına verilecek cevap işte bu şekilde olmaz mı??
Bence olur? Neden olmasın?

TANRI VE ALLAH

Tanrı: Çoktanrıcılıkta, var olduğuna inanılan ve tapılan insanüstü varlıklardan her biri. TDK
Allah:  Kâinatta var olan her şeyi yaratan, koruyan, tek ve yüce varlık, Tanrı. TDK
Bir çok insanı yanılgıya düşüren, geldikleri yaşa kadar biriktirdikleri bilgilere dayanarak tanrı ve Allah kavramının aynı olduğu kanısına varmalarıdır. Bazı insanlar tanrı denen insan üstü bir devasa gücü kabul etmekte, bazıları bu kavramın insan zihninin bir ürünü olduğuna inanmaktadırlar

Herhangi bir tanrı ( ve ya yaratıcı ) ya inanmayan ( ateist ) insanların bu yanılgıya düşmelerindeki ana sebep yaratıcıyı insanımsı aciz bir varlık olarak düşünmeleri, dünyada olup biten bütün kötülükleri , kargaşayı ona atfetmeleri, tanrının bu kötülük ve ya kaosa neden müdahale etmediği düşüncesidir. Tanrı denen şey varsa şayet kötülükler olmaz, olamaz, tanrı var sa şayet herşey onların tabiriyle güllük gülistanlık olmalı, bütün kötülüklere ve kargaşaya anında müdahale etmelidir.
Aslında bu tip  tanrı düşüncesi sistemi basitçe,süpermene benzer bir varlık, kulakları gözleri çok keskin, birisi yardım istediğinde süpermen gibi uçarak olay yerine gelip olumsuz bir olaya anında müdahale etmelidir...
Reel hayatta süpermen hayali bir kahramandır. Böyle uçan kaçan insani bir varlık yoktur. Buna benzer bir kurtarma olayı görmediklerinden ve ya göremediklerinden, sadece filmlerde olduğundan, tanrı denen bir şeyin ;(aslında yaratıcıyı kasten )  olmadığına kanaat getirirler. Buraya kadar tespitleri doğrudur..Yanlış anlaşılmasın; doğru olan süpermenimsi bir tanrının olmadığıdır..

Deistler de tanrı denen şeye inanırlar ama, tanrı diye inandıkları şeyin ne insana, ne kainata , ne olaylara herhangi bir müdahalesi yoktur.Tanrı kainatı yaratmış, sonrasında başka bir şey yapmamıştır.Sadece vardır.. O kadar..Ne insanlara yaptıkları kötülükler karşısında ceza verir ve ya verecektir ya da  yaptıkları iyilikleri ödül ile mükafatlandırır. O zaman tanrı ( aslında bir yaratıcı ) nın olduğunu kabul etmek ile etmemek arasında ne fark vardır? 

İşin enteresan tarafı kendini deist olarak tanımlayan insanların bazıları da tanrının vereceği ceza ya da ödülün olduğunu söylemekte, lakin nasıl birşey olduğu konusunda, insan aklının almayacağı düşüncesine sahiptirler.Yaratıcıyı kabul ettiklerinde, tanrı denen şeyi tasvir etmekte zorlanırlar.Nedir? Nasıldır ? Şekli şemali nasıldır ?Nerededir? Ne zamandan beri vardır? Madem böyle bir yaratma işine girişmiş neden kötülüğe sebep olanlara ceza ve ya kendisine inanan insanlara ödül vermemiştir ve ya vermeyecektir?  Tamanen ironik bir durum.Aslında bu düşünce sistemine göre tanrı var mıdır?
Genel olarak düşünsel tanrı kavramı, süper güçlere sahip maddesel bir tanrı olduğundan, ateizmin temel felsefesi bu maddeyi göremediklerinden, herhangi duyu organı ve ya aletler yardımıyla tecrübe edemediklerinden direk inkar yoluna, deizmin felsefesi de böyle bir madde var lakin, insan aklını hayalini zorlayan bir dağ gibi,  belki kainatta bir yerlerde öylece oturup duran devasa bir madde olduğu sonucuna ulaştırır.

Sonuç olarak şu var.. İnsanlar inansın ve ya inanmasın tanrı ( ve ya yaratıcı ) düşüncesi insan zihnini meşgul etmektedir. İster çevresinde ailesinde bu tanrı, Allah, yaratıcı gibi kavramları duyarak büyümüş olsun ve ya bu kavramın hiç konuşulmadığı bir yerde büyümüş ve akli olgunluğa erişmiş olsun...

Allah nedir peki?
Aslında bu sorunun cevabını insan aklı almaz alamaz. Kesin bir tarif yapamaz.İnsanın aklına gelen her şeyden ama herşeyden münezzehtir. İzah edilemez..
Peki bir tanrı varsa şayet nasıl bir özelliğe sahip olmalı?
Tek güç ve kudret sahibi olmalı,her şeye gücü yetmeli, her şey ondan sorulmalı, her şeyi görüp işitmeli, konuşmak için kelimelere ihtiyaç duymamalı, görmek için gözlere ihtiyacı olmamalı, duymak için kulaklara ihtiyaç olmamalı, başlangıç ve sonu olmamalı, kötülük yapanlara ceza kendine inanıp iyilik yapanlara ödül vermeli vs. vs. vs...
İnsanların aslında bu özelliklere sahip tanrı dedikleri varlığın adı Allah tır..

Peki bunu nereden biliyoruz? Kur-an'ı Kerimden... Bir en doğruyu söyleyen olmalı..Birine ya da bir şeye itimat etmelisiniz. Deist ateist ya da panteist düşünceye sahip insanlar diyebilirlerki "biz Kuranı kerime inanmıyoruz, safsata olduğuna inanıyoruz  ve ya Hz. Muhammed'in yazdığı bir kitap olduğuna,ya da Sümerlerden kalma dinsel tabletlerden günümüze kadar gelen hurafeler, mitolojik hikayeler olduğuna inanıyoruz."Olabilir tabi. Sonuçta böyle birşey olmadığına inanıyorsunuz.

O zaman deizm felsefesi olarak bir net tanrı tanımı yapmanız birbirlerinizin fikirleri ile çelişmemeniz gerekmez mi?Kimi deistlere göre Allah ın adı tanrı dır,hatta yüce tanrıdır, kimine göre öldükten sonra dirilme vardır lakin alınacak ödül ve ya cezayı insan aklı alamaz, kimine göre tanrı vardır ödül ve ceza yoktur ( cennet ve ya cehennem ) o kadar...
O zaman ateizm felsefesi olarak karşısına başka bir veri ile gelmeniz ve yine ateistler olarak fikir biriliği içinde olmanız gerekmez mi? Kimi ateistlere göre hayat uzaydaki bir yıldızdan gelmiştir, kimine göre sadece olumlu tesadüfler zinciridir, kimine göre herşey bilimle açıklanabilir, kimine göre evrimdir...
Yani deizm ve ateizm düşüncesine sahip düşünce sisteminde kendi aralarında ortak bir deizm ve ortak bir ateizm fikri yoktur.
Yoksa Yunan mitolojisindeki gibi aşk tanrısı ateş tanrısı, bilmem ne tanrısı , okul çağlarında çocukların dalga geçtiği gibi kalem traş tanrısı, kalem kutusu tanrısı gibi maddesel bir tanrı yanılgısına düşer, gökte herhangi bir yerde kös kös oturan, kendi işleriyle uğraşan , arada bir dünyadaki işlere ne lup bitiyor diye göz atan, işine geleni önleyen, işine geleni kendi haline bırakan bir tanrı kavramı arasında sıkışıp kalırsınız...
Peki nedir Allah? şahsen bunu kendim bir yazar olarak açıklayamam.Lakin Kuranı Kerimde özellikle İhlas suresinde açıklandığı kadarıyla ve okuma yazma bilen ve hayal gücü yeterince gelişmiş insanların tanıyabilmesi için ismi Allah olan varlık kendisinden şu şekilde bahsetmiştir...

112/İHLÂS-1: De ki: O’dur, O Allah’tır; Mutlak Bir’dir.

112/İHLÂS-2: Allah, Samed (Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan, fakat ezelde ve ebedde her varlığın Kendisine muhtaç olup, Kendisine sığındığı Zât)tır.
112/İHLÂS-3: Doğurmamıştır, doğurulmamıştır.
112/İHLÂS-4: Ve O’na denk, O’nunla mukayese edilebilecek hiçbir şey yoktur.

Ayrıca Nur suresi 35. ayette de kendini tasvir eder..Neye benzediğini...Lakin insan zihninin oluşturduğu kişiden kişiye değişir.Ben aşağıda anlatılan kristal kelimesini kaşıkçı elmasına benzetirim sen pırlanta yüzüğe...


Allah, göklerin ve yerin Nûru’dur. O’ nun nûru, şöyle bir misalle anlatılabilir: İçinde lamba bulunan bir fanus; lamba kristal bir cam içinde; kristal de sanki inciden bir yıldız. Lamba, doğuya da batıya da ait olmayan kutlu, pek bereketli bir zeytin ağacından yakılıyor; öyle ki, yağı daha ateş değmeden hemen kendiliğinden ışık veriverecek. Nur, yine nur. Allah, kimi dilerse onu nûruna iletir. Allah, (gerçeği anlamaları için) insanlara böyle misaller verir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.