26 Ekim 2018 Cuma

KADERE DEĞİŞİK BİR BAKIŞ AÇISI 2

Kader gerçekten bir alın yazısı mıdır? Yoksa bilinçli ya da bilinçsiz bir seçimin, diğer varlıkların bilinçli ya da bilinçsiz bir seçimine karşılık olması gereken bir sonucu mudur? Kader sadece insanlara özgü olduğu düşünülen bir anlaşış mıdır?
Öncelikle kader sadece insanlara özgü bir anlayış mıdır, sadece insanların kaderi mi söz konusu kainatta?Bu soruya cevap bulalım.
Düşünülmesi gereken doğru düşünce kader sadece insanları kapsayan bir anlayışsa, insan denen varlığın ekstra ne özelliği vardır, yoksa insan, canlı cansız diğer varlıklar gibi sadece bir varlık mıdır?
İnsan sadece diğer varlıklar gibi bir varlıktır. Kendisine bahşedilen şahsına münhasır özelliklerinin dışında insanı diğer varlıklardan ayırt eden bir özellik yoktur. Bu nedenle kader sadece insan denen varlığı değil, kainattaki tüm varlıkları kapsar. Olaya bu zaviyeden bakılmalı.

Bir kaç değişik örnekle açıklayalım.
Kurşun kalem kağıda yazma özelliğine sahiptir. Bu kalemi bir kağıda sürttüğünüzde kağıtta kurşun kalemin izi çıkar. Sürtmediğinizde değil. Bu sürtme olayı ister bir çocuk eliyle, ister yetişkin bir insan eliyle, ister bir ressamın eliyle, ister yazılı kağıdını dolduran bir öğrenci eliyle, ister bir maymunun eliyle olsun ya da ister robotik bir yazıcıyla değişen bir şey olmaz. Kalem kağıda sürtüldüğünde yazar. Çocuğun kullanmasıyla basit bir çöp adam resmi, yetişkin birinin kullanmasıyla bir not, bir ressamın kullanmasıyla bir portre, bir maymunun eliyle olduğunda garip şekiller, robotik bir yazıcıyla olduğunda kendisine programlanan resim olarak kağıda kalemle şekillendirilmek istenen şekil ortaya çıkar. Bir süre sonra haliyle kalemin ucunda bir tükenme, azalma söz konusu olur.
Yani kalem yazma özelliğinden dolayı , kalemi kim ne şekilde kullanırsa kullansın kalemin ucu tükenecektir. Kalemin kimin tarafından kullanıldığı bu sonucu değiştirmez. Değişen şey kalem kullanıldığında, kullanan kişinin özelliklerine göre ortaya çıkan şekil ve çizgilerdir. Burada kalemin kaderi ,temel olarak, bir şekilde kullanıldıktan sonra tükenmektir. Kağıtta ortaya çıkan şekil ve çizgiler de kalemin hareketine , kağıda uygulanan basınca, kalemi tutuş şekline göre değişecektir. Aslında kağıt üzerinde oluşan şekil ve çizgiler, kendinin oluşmasına sebep olan kalemin hareketlerine bağlıdır. Yani oluşan resim ve çizgilerin kaderi sadece kaleme bağlı değildir.

Bu örnekte olduğu gibi, kağıt üzerinde oluşan şekiller, kendini oluşturan etkenlere sadece bir yönüyle değil bir çok yönden bağlıdır. Aynı özellikteki kalem, aynı özellikteki kağıt aynı özellikte kalemin kullanım şekli aynı sonucu doğurur. Özetle bütün sebepler aynıysa oluşan sonuç ta aynıdır. Sebepler benzerse oluşan sonuçlarda benzerlik gösterir.
Ve bunların hepsi kaderdir. Kağıt üzerinde oluşan resim ve çizgiler , o resim ve çizgilerin alın yazısı değildir.

Alın yazısı denen şey aslında bir sebebe karşılık oluşan sonuçtur. Bu örnekte kağıt üzerinde oluşan resim ve şekil kendi iradesi dışında gerçekleşmektedir. Oluşan resim ve şekillerin tercih hakkı yoktur.

İnsan üzerindeki kader etkisindeki tek fark, insanın kendi üzerinden oluşabilecek, diğer  canlı cansız varlıklarla olan etkisinden dolayı yaptığı doğru ve ya yanlış tercihlerden kaynaklanır. Ama burada yine sebep sonuç ilişkisi değişmez. İnsan sadece , sonucu ya refleks olarak ve ya düşünerek tahmin edebilir. Ama illa tahminler yüzde yüz gerçekleşecek diye bir şey yoktur. Adı üzerinde tahmin.

Mesela önemli bir matematik yazılısı olan bir öğrenci aşağıdaki davranışları sergileyebilir.
*çocuk çok zeki ve derste öğrendikleri kendisine yetiyorsa, yazılıya çalışmadan girebilir. Yazılı kağıdını ona göre doldurur. Ortalamanın üstünde not alması kaçınılmazdır ve genellikle alır.
*çocuk ortalama bir öğrenciyse yazılıya çalışarak girer ortalamanın üstünde not alır
*çocuk tembel ve çalışmayı sevmiyorsa ortalamanın altında alır.
*çocuk hem çok zeki hem de çalışkansa genel olarak yüze yakın not alır
*çocuk hem çok zeki hem de çok çalışkansa yalnız gelen sorular ortalama sınav sorularından çok daha zorsa yüz alma ihtimali düşer. Muhtemelen de alamaz.
*çocuk ortalama biz zeka ve çalışkanlığa sahipse , öğretmen çocuğun iyi ve ahlaklı  davranışlarından dolayı , çocuğun yazılı kağıdına bir kaç puan ekleyebilir, dersten kalacak sınırda bir notun altındaysa geçmesi için notunu yükseltebilir.
*öğretmen yazılı kağıtlarını okurken şayet gerginse, örneğin eşi ile tartıştıysa çocuğun olası en küçük hatasından notunu kırabilir.
*çocuk hem tembel ve çalışmayı sevmiyor ve aynı yazılıyı olan başka bir sınıftan yazılı sorularını aldıysa ortalamanın üstünde not alır.
*çocuk ister tembel ister yaramaz isterse zeki olsun, kasıtlı ve mazeretsiz sınava girmiyorsa muhtemelen sıfır alır.
*çocuk ister tembel ister yaramaz ister zeki olsun, sınav günü hasta olup sınava giremeyip aynı zamanda durumu öğretmene bildirip  ya da hastaneden rapor aldığında o sınava girememiş olacak, yalnız ileri bir tarihte girmediği sınavın telafisine girecektir.
*çocuk ister tembel ister yaramaz ister zeki olsun yakalanmadan doğru kişiden kopya çektiğinde muhtemelen ortalamanın üzerinde not alır.
*şayet kopya çektiği öğrenci de tembelse muhtemelen çektiği kopya da doğru cevap içermeyecek ve ortalamanın altında not alacaktır.
*ya da kopya çekerken yakalandığında muhtemelen kağıdı alınacak, ve ya disipline sevk edilecek ya da öğretmenin insafına göre puan kırılarak kağıdı değerlendirilecektir.
*bütün şartlar tamam lakin fotokopi makinaeı bozuksa muhtemelen sınav zamanında yapılamayacaktır.
*bütün şartlar tamam şayet, sınav günü olası bir doğal afette okullar tatil olursa sınav bir süre ertelenecektir.
...

Yukarıda yazıldığı gibi her sebebin, kendine göre olası sonuçları vardır.
İnsan bazılarını kendi tercih eder, bazıları kendi tercihinin dışında kalır, gücü yetmez tahminleri tutmaz.
Velhasıl kelam bunların hepsi bir kaderdir.
Canlı ve ya cansız varlıkların birbirleriyle etkileşimi sonucu ortaya çıkan aslında sebep sonuç ilişkisidir.

Bütün şartlar aynıysa oluşan bütün sonuçlar aynıdır. En ufak bir sebep değişiminde oluşacak sonuç ta değişir. İnsanı baz aldığınızda insanın tercihindeki değişim de ( yani dinen cüzi irade denen tanım ) , insan üzerindeki dışsal etkilerin de en ufak değişimi de ,( yani dinen külli irade denen tanım) oluşacak sonucu değiştirir. Bilinçli ya da bilinçsiz yapılan tercihin, tercih edilim miktarına göre oluşan sonuç ta değişir.

Çok basit bir örnekle, duran bir aracın direksiyonunu sola çevirdiğinizde araç sola doğru gitmez. Çünkü araç duruyordur.
Giden bir aracın direksiyonunu hafif bir şekilde sola çevirirseniz araç ta hafif bir şekilde sola doğru ilerler.
Giden bir aracın direksiyonunu daha fazla sola doğru çevirirseniz araç ta daha fazla sola doğru ilerler.
Hızlı giden bir aracın direksiyonunu aniden sola doğru çevirdiğinizde araç ta muhtemelen takla atar.

Halk arasında anlaşıldığı üzere alın yazısı  , yani aslında net olarak yazılmış ve insanların bir şekilde uymak zorunda oldukları yazılı bir kader anlayışı yoktur.

Net olarak yazılan şudur, yani kainat bu kurulu kanunlar üzerine ilerler. İster bilinçli bir tercih yapın ister yapmayın.

Her sebebin bir sonucu vardır. Aynı sebepler aynı sonucu, benzer sebepler benzer sonuçları doğurur.

Gelelim Allah'n bilmesi olayına.
Bu da basit bir örnekle açıklanmak gerekirse, yazılımı yapan mühendis, yazılımda hangi kodun ne işe yaradığını, ne sonuç doğuracağını bilir.
Burada bahsedilen mühendis sadece oturup bilgisayar başında kodlama yapan insansı bir varlık değildir.

Mühendisler üstü mühendistir.

KADERE DEĞİŞİK BİR BAKIŞ AÇISI 1

Kader: 1. Alın yazısı, yazgı
2.Genellikle kaçınılmaz olan kötü talih.  TDK
( Dini anlamda Kader: Ezelden ebede kadar olmuş ve olacak şeylerin hepsinin, zamanının, yerinin ve nasıl olacaklarının Allah tarafından ezelde bilinmesi ve bu bilgiye uygun olarak takdir ve irade edilmesidir )

Külli: Bütüne, genele, tüme değgin, tümle ilgili TDK

Cüz'i:  1. Pek az, azıcık
2. Göze çarpmayan, önemsiz TDK

Kaza: 1. Can ya da mal yitimine yol açan kötü olay
2.yargı, yargılama
3. Kötü bir olgu karşısında kalmak TDK
( dini anlamda Kaza: Allah'ın bilip taktir ettiği şeylerin zamanı ve yeri geldiğinde yine Allah tarafından yaratılıp meydana çıkarılmasıdır.)

Genel anlamda akılları karıştıran soru ya da sorunlar şunlar.
"Allah biliyor neden neden müdahale etmiyor?"

"Allah cehenneme ya da cennete gideceğimizi biliyor, e o zaman neden imtihana tabi tutuluyoruz? Atsın o zaman cehenneme ya da cennete göndersin direk. "

" Ya da insan kendi kaderini kendi çizer"

"Ne yani aslında bir senaryo var bir onu mu oynuyoruz?

Gibi sorular ve ya yorumlar insanın aklını karıştırmıyor değil.

Aslında işin içinden çıkabilmek için kainatta oluşan düzeni çözümlemek gerekiyor. Düzen çözümlenmediğinde bu ve benzeri sorular insanın aklını karıştırır durur.

Aslında kader meselesi bir alın yazısı değil bir kainat düzeninden ibarettir ve hiç bir şey hiç bir nesne, hiç bir insan, hiç bir hayvan, hiç bir canlı bu düzenin dışına çıkamaz. Çıkıldığı düşünülen mucize olarak adlandırılan şeyler aslında keşfedilmeyen bir kural, ya da her zaman görülen olayların dışında cereyan eden , aslında keşfedilememiş düzen içerisinde olur. Kainat kimseye torpil geçmez. Kainat düzeni ayrımcılık yapmaz.

Basit olarak şöyle düşünelim. Günümüzden 200 yıl önce insanlar gökyüzünde uçan kuşlar dışında bir uçak, helikopter ve benzeri hava aracı görseler bu onlar için bir mucize olarak nitelendirilir ve birçokları tarafından doğa üstü olaylar olarak nitelendirilir, belki de o cisimlere bir kutsiyet adfederlerdi.

Benzer şekilde günümüzden 400 yıl önce bir radyo televizyon gibi cihazlar görseler, o devirde bunların güncel bir karşılığı olmadığından, sanki bu cihazların içinde yaşayan küçük insanlar olduğu düşünülür, doğa üstü bir olay olarak nitelendirilir, belki korkarlar belki kendilerine ilah edinip baş köşeye koyup tapınırlardı. Çünkü o devirde o cihazların yerini karşılayacak herhangi bir tanım yoktu.

Peki bu olaylar mucize midir? Tabiki de değil.Sadece geçmiş devirlerde , bahsedilen uçak, helikopter, radyo televizyon denen cisim ve ya cihazların insan aklında bir karşılığı yok , lakin tabiat kanunlarında karşılığı vardır. İnsanlar sadece bulundukları zaman dilimi içinde bunlara yabancılardır.

Dini olarak çeşitli tanımlar ya da görüşler olmasına rağmen  kader meselesi alın yazısı , yani yazılmış bir senaryoyu oynamak, başa gelen kötü şeyler ve saire değildir.

Kaderden kaçış yoktur düşüncesi nedir? Ne kadar doğrudur? Aslında kaderden kaçış yoktur düşüncesi, kainat düzeninde konulmuş kurallardan kaçış yoktur demektir. Kaçtığınızı zannettiğiniz anda dahi bir kuraldan çıkıp başka bir kuralın içine girmiş olursunuz.

İnsan kaderini kendi çizer düşüncesi nedir? Ne kadar doğrudur? Aslında insan kendi kaderini kendi çizer düşüncesi, sınırlı alanda bir kainat kuralından çıkıp başka bir kainat kuralı içine kendi iradenizle girmiş olmak demektir. Kısmen doğru olmakla birlikte aslında kaçılan bir şey yok değiştirilen bir tercih vardır. Bu değiştirme gücü kısmen sizin elinizdedir. Her zaman değil.

Kader ile alakalı Allah madem madem başıma gelecekleri biliyor, o zaman neden değiştirmiyor düşüncesi nedir? Ne kadar doğrudur? Aslında soruyu derinlemesine incelediğinizde sizin için kainat düzeninin değiştirilmesi gerekiyor. Ve neden sizin için değiştirilsin bu düzen? Kainatta sadece siz mi varsınız, yoksa kainatta siz de bu düzene uymak zorunda olan her hangi biri misiniz?

Allah benim cehenneme gideceğimi biliyor madem neden değiştirmiyor, değiştirse ya , neden kötü olmama müsade ediyor düşüncesi ve ya benzer şekilde Allaj benim cennete gideceğimi biliyor madem neden beni uğraştırıyor bu dünyada koyuversin cennetine düşüncesi nedir ? Ne kadar doğrudur?

Peki hangi sebep karşısında cennete ya da hangi sebep karşısında cehenneme gideceksiniz?
Evet hangi sebep?....Peki ya cevap?
O zaman da şu soruyu sormaz mısınız cehennem denen yerde? Allahım benim ne işim var cehennemde , bak beni bi sınasaydın bi yerlerde Dünyada Ayda Jüpiterde falan. Ne güzel işler yapacaktım, ben cehennemi hak edecek bişey yapmadım. Bi yerlerde sınasaydın beni Sen' de görürdün nasıl iyi bir insan olduğumu. Görmeden beni attın cehenneme? Bak cennetteki insanları neden oraya koydun? Onlar da aslında çok kötü olabilirdi neden onları bir şekilde bir yerlerde sınamadın? Sen çok vicdansızmışsın. Adalet mi yani Senin ki?

Peki kader sadece insanlara mahsus bir şey midir? Neden öyle algılar insanlar?

Bıçağın kesme özelliği vardır. Önüne gelen kesebileceği her şeyi kesebilme özelliği vardır.
Hangi çağda yaşarsanız yaşayın bıçağın bu özelliği değişmez. Keskin bir bıçak, bir hayvanın boğazına dayanıp sürtüldüğünde o hayvanın boğazı kesilir. Normal keskinlikte bir bıçak ilk etapta kesmez bir kaç sürtmeyle keser, kör bir bıçak haycanın boğazını zedeler, yara yapar aksine daha çok acı çekmesine sebep olur.

Bir binanın onuncu katından beton bir zemine kafa üstü çakılırsanız ölürsünüz. Bunu bin defa deneyin yine ölürsünüz. Yüz bin defa deneyin yine ölürsünüz. Çünkü insan kafatasının dayanabileceği bir yük vardır. O yükün dışına herhangi bir şekilde çıktığınızda hayatınız sona erer. İster onuncu kattan atlayıp kafanızın üstüne çakılın, ister kafanızın üzerinden bir kamyon geçsin ister balyozla kafanıza vurulsun. Yerçekiminin görevi hiç bir şey ayırt etmeden kendisine doğru çekmektir. Bunun siz olmanız bir şeyi değiştirmez. Kamyon tekerinin özelliği yerin çekim etkisiyle yere basmaktır. Kafanızın tekerin altında olup olmaması bir şeyi değiştirmez. Balyozun görevi sert vurulduğunda bir şeyi parçalamaktır. Kafanızın balyozun altında olması bir şeyi değiştirmez.
Bir şekilde kafanız yukarıda sayılan birşeylere denk geldiğinde parçalanacaktır. Bu denk gelme ister bin yıl önce olsun ister beş bin yıl önce.

Yağmurun altında durursanız siz ve elbiseleriniz ıslanırsınız. Ne zaman yağmurun altında dursanız yine ıslanırsınız. Çünkü suyun görevi ıslatmaktır. Zaman, mekan, yağmurun altında sizin olup olmamanız olayı değiştirmez.

Peki bu örneklerle kaderin ilişkisi nedir?
Basit olarak şudur.
Hayanı kesip kesmeyeceğinize karar vermek size ait, bıçağın hayvanı kolay mı zor mu keseceği bıçağın keskinlik durumuna ait bir özelliktir. Bıçak tercihinize göre aslında bir seçim yapıyor ve o seçime göre sonuç ortaya çıkıyor ve de kesmek üzere olduğunuz hayvan bu durumdan etkileniyor. Bu olayı bin sene önce yapsanız da değişen bir şey olmuyor.

Onuncu kattan atlayıp atlamayacağınıza kendiniz karar veriyorsunuz, sizin hakkınızda doğacak durum , yani kafanızın parçalanıp ölöe durumunuz sizin tercihinize karşı oluyor. Aslında sebep yerin çekim kuvveti değil, sizin yanlış olan tercihiniz. Yanlış tercih...Olmaması gereken tercih...Peki sizi biri yanlışlıkla ve ya kasten sizi onuncu kattan ittirdiyse sizin suçunuz ne? Sizin suçunuz yok mu? Yani kaderiniz öyle mi yazılmış. Hayır. Aslında onuncu kattan itilerek düşmenizin sebebi sizin onuncu katta ve hatta düşülebilecek şekilde binanın kenarında olmanızdır bilerek ve ya bilmeyerek kenara gelmenizdir.. Buraya kadar tercih sizin, aşağı itilmeniz kasten ve ya yanlışlıkla sizin tercihiniz değil. Yer yüzü insanın kasten atladığına mı yanlışlıkla itildiğine mi bakmaz. Çeker...


Yağmurun yağması sizin tercihiniz değildir, herhangi bir şekilde müdahalede de bulunamazsınız. Lakin yağmurun altında durup durmama tercihi size aittir. YAğmurun altında durursanız ıslanırsınız.Tercihinizin sonucudur bu. Bu irade size kalmıştır. Her zaman böyledir. Hiç bir zaman bu kural değişmez. Şayet yağmur altında şemsiye ile durursanız tamamen ıslanmaz belki elbiselerinizin paçaları ıslanır. Şemsiye ile durma olayında da tercih size aittir. Yağmur yağarken dışarı çıkmaz hiç ıslanmazsınız. Tercih yine size aitttir.

Ama belki de tahmin edemediğiniz bir şey var.
Siz tercih edilmiş bir olaya karşı tercihte bulunuyorsunuz. Bu tercihinizin bazılarının sonucunu tahmin edebiliyor bazılarının sonucunu tahmin edemiyorsunuz. Aslında sonucunu tahmin edebildiğiniz ve ya bulunduğunuz duruma göre iyi gözüküyor gibi olan birşeyi terecih ediyor ve sonucuna katlanıyorsunuz.
Bütün mesele bu. Kainat sadece sizin kendi tercihlerinizden ibaret değil. Bunların hepsi neyi tercih ederseniz edin kaderdir. Bazı şeylerin sonucunu bilebilir ya da tahmin edebilir, bazılarını edemezsiniz.

Yağmurda ıslanmamak için dışarıya çıkmadığınızda ıslanmazsınız. Şayet eviniz dere kenarı gibi bir yerde ve zemini kaymaya meyilli ise, bırakın yağmurda sizin ıslanmanızı, eviniz sular altına sizinle beraber gömülür. Sizin bilebildiğiniz ve ya tahmin edebildiğiniz şey o an o şartlar içinde sizin evden dışarıya çıkmadığınızda ıslanmayacağınızdır.

Binanın onuncu katına çıkma tercihi size aittir. Oradan yanlışşlıkla ve ya kasten ittirilip düşüp düşmeyeceğinizi bilemezsiniz. Ama her ikisi de kaderdir. Binanın onuncu katında ne ittirilip düştünüz ne de kendinizi attınız. Lakin şiddetli bir deprem oldu bina yıkıldı. Siz de onuncu katta bulunma tercihinizden dolayı, başka tercihin size baskın çıkmasının sonucunu yaşarsınız.

Özetle kader bir alın yazısı değil, bir sebep sonuç ilişkisidir.
Sonuçları, o anki durum ve şartlarda sizin, başka diğer mahlukatın yaptığı tercihlere karşı yaptığınız tercihlere göre çıkar.
Külli irade denen olay ve cüzi irade denen olayın aslı budur...








KAZA VE NAMAZ

Boşver şimdi namazı...Sonra kaza edersin...Şu an işimiz var sonra kaza edersin...Yoldayız şu anda duramayız, gittiğimiz yerde kaza edersin...
Bu ve benzeri cümleleri özellikle namaz söz konusu olduğunda çok duymuşsunuzdur.
Peki namazın kazası var mıdır? Olur mu namazın kazası?

Olay şu şekilde değerlendirmeli bence. Kainatta gerçekten kaza denen bir şey var mı, yani bir olayı öteleyip sonra olmasını sağlayabilir misiniz. Ötelediğinizde haz aldığınız durum,fayda, yapılması gereken zaman içinde yaptığınızda aldığınız haz ve fayda  kadar mıdır?

Örneğin bir sinema filmini sinema seans saatleri dışında evde, televizyonda, bilgisayarda izlediğinizde, sinemadaki film seansları içindeki kadar size lezzet verir mi o filmi izlemek? Yani zamanında sinemada izlemediğiniz filmin evde bilgisayar ve ya televizyon başında kazasını mı izlemiş olursunuz? Aynı şey midir?

Bir akşam yemeğini öğlen vakti yediğinizde ya da ertesi sabah yediğinizde adına akşam yemeğinin kazası mı dersiniz? Yoksa sadece bedeninizin besin ihtiyaçlarını mı gidermiş olursunuz?

Yolda giderken aracınızın benzini yeteri kadar olmadığında ve sizi yolda bırakacak seviyeye indiğinde, sizi bir panik almaz mı? Aman canım ilerde nasıl olsa benzin istasyonları var deyip önünüze gelen benzin istasyonlarını bir bir geçer misiniz yoldasınız, duramazsınız, vaktiniz yok diye?

Bir mezuniyet balosu neden hep sene sonunda belli bir gün ve ya akşamı yapılır? Mezun olduktan üç beş sene sonra mezuniyet balosu düzenlense balonun kazası mı yapılmış olur?

En sevdiğiniz kişinin doğum gününü kutlamak gününde yapıldığında mı değerlidir , ötelenip başka bir zaman yapıldığında mı? Doğum gününün kazasını mı yapmış olursunuz?

Aldığınız nefesi bekletiyor musunuz mesela? Şu an nefes verip yenisini almaya vaktim yok diye? Beş on dakika sonra alsanız mesela. Kazasını mı yapmış olursunuz nefesinizin?

Bir hastalığa ilk yakalandıktan sonra almadığınız ilaçların hastalık ilerledikten sonra alınması, ilacın kazası mıdır?

Mesela işiniz neden mesai saatleri içindedir? Başka zaman işinizin kazasını edemez misiniz?

Ay başında aldığınız maaşınızı bir kaç ay ötelese, maaşın kazasını yapmış olmaz mı patronunuz?

Bir bebek doğum zamanını geçirip üç beş ay sonra dünyaya gelse , doğum zamanının kazasını yapmış olur mu?

Bence iyi düşünün.
Namazın kazası olur mu?
Yoksa kaza namazı denen şey vaktinde yapılmadığı için, bir çeşit telafi midir?
Mücbir sebepler dışında zamanında kılınmayan namaz bedenen ve ruhen size ne kadar faydalıdır?
Mücbir sebepler sizin zihninizde mi yok sa gerçekten mücbir mi? Yani bazen elinizde olmayan sebeplerden mi?

Siz karar verin.

Kainatta geri dönüş yoktur. Zaman hep ileridoğru akar. Her şeyin yapılması gereken bir zamanı vardır, o vakte ait olan.
 Yapılması gereken şeyler artık ne iseler, o şeyin kazası değil telafisidir.

Artık ne kadar aslının yerini tutarsa...